0
Monday 5 February 2024 - 13:23

BASİRETİ AÇIK EHL-İ KİTAPLILAR - Türkçe

Story Code : 1114082
BASİRETİ AÇIK EHL-İ KİTAPLILAR - Türkçe
        
        Bismihi Teâlâ!
        Basireti açık, hür düşünmeyi şiar edinen, zulme karşı haykıran, vicdanı sızlayan ve coğrafyalarının sınırlarını tanımayan, adalet şuuru ile yaşayan ve tağutlara karşı feryad eden tüm Ehl-i Kitablıları bütün kalbimle selâmlıyorum. Onlar, dinde değil, Adem (a.s.)’ın çocukları olarak kardeşlerimi bir kez daha selâmlıyorum. İzzetli insanlar her coğrafyada vardır ve var olacaklardır. Bütün izzetlileri candan selâmlıyorum. Bunlar, gelecekte büyük inkılabın müjdecileri olacaklardır. Ümeyye oğullarının kirli mirasçıları olarak halkı Müslüman olan büyük coğrafyanın kirli Müslümanları, basireti açık insanların önünde diz çökerek ve baş eğeceklerine bütün kalbimle inanıyorum. İnanıyorum; çünkü İlâhî ve nebevî müjde budur!
        Kur’an-ı Kerîm’den birkaç ayeti ile olayı aydınlatmaya çalışacağım. Allah Teâlâ şöyle beyan ediyor:
        De ki: “Ey Kitab Ehli, bizimle sizin aranızda müsavi/eşit bir kelimeye gelin. Allah’tan başkasına kul olmayalım, O’na bir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bazımız kısmımızı Rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, o zaman deyiniz ki: “Şahid olun, biz teslim olan/Müslümanlarız.” (Âli İmrân 3: 64)
        Yemin olsun, insanların (içinde,) müminlere düşmanlıkta en şiddetlisi (Siyonist) Yahudiler ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi/dostluk bakımından en yakın olanları da: “Biz Hıristiyanlarız” diyenleri bulursun. Bu, onlardan keşiş/papaz ve ruhban/rahiplerin olması ve onların gerçekte kibirlenmemeleri sebebiyledir.(Mâide 5: 82)
        Kitab Ehlinden (öyle) kimseler vardır ki, kantar kantar emanet etsen onu sana geri verir/iade eder… (Âli İmrân 3: 75)
        Onların hepsi bir değildir. Kitab Ehlinden bir ümmet/topluluk vardır ki, gece vakti ayakta durarak Allah’ın ayetlerini okuyarak secde ederler.(Âli İmrân 3: 113)
        Şüphesiz ki, iman edenlerle, yahudiler, sabiler ve hristiyanlardan Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih amel yapanlar; artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.(Mâide 5: 69, Bakara 2: 62)
        Kitab Ehlinden ve müşriklerden inkâr edenler/kâfir olanlar, kendilerine açık bir beyyine/delil gelinceye kadar, (atalarının inandıklarından) ayrılacak değiller. (Beyyine 98: 1)
         İşte Allah Teâlâ’nın kullarına olan merhametli yaklaşımı budur. Bu neviden onlarca ayet sözkonusudur. Allah, kullarına karşı çok şefkatli ve merhametlidir. Ancak nebi sonrası, İslâm’ın beşeri bir sistem olan hilafete iktidarına dönüşmesi, davet ve cihattan çok savaşa yönelmeleri, savaş yoluyla alınan ganimetler, talan edilen ülke halklarının düşmanlık duyguları kabardı. Bununla beraber iç karışıklıkların doğurduğu acı sonuçlar, hadislerin yakılması ya da yasaklanması, sürgünlerle beraber yaşatılan zindan hayatı, İslâm’a ve Müslümanlara karşı nefret duygular kabardı. İslâm’dan haberdar olmayan halklar, iktidardaki tağutların İslâm ve Müslümanlara karşı menfi propagandaları çok etkili rol oynadı. Asıl tebliğciler baskı altında her türlü zulümle karşılaşırlarken, dünya sevgisinin sevdalıları, kirletilmiş bir İslâm ile cahil ve mustad’af bırakılmış halklarını savaş cephelerine sürdüler. Böylece İslâm ile halklar arasına kocaman bir set örüldü, İslâm ile Allah kulları arasında kapkaranlık bir perde çektiler. Sonra yüzlerce mezhep, tarikat ve tasavvuf yollar inşa ettiler.
        Ancak onlar, (dinî) emirlerini (kendi) aralarında (farklı) kısmlar halinde ayırıp böldüler; her grup, kendi yanlarında olan şeyle yetinip ferahlanıyor. (Mu’minûn 23: 53)
        Allah’ın kalpleri İslâm’a ısındırmak için müellefe-i kulûb kuralının (Tevbe 9: 60) ikinci halife tarafından yürürlükten kaldırılması sonucu, İslâm ile Hıristiyan ve diğer insanlar arasındaki bağ tamamen kopartıldı. Böylece, gerek içte ve gerekse dışta kimliği İslâm olanların elleriyle birbirine düşman “gavur” saflar oluşturuldu. Emevi ve Abbasi krallığı; Osmanlı ve diğerleri ayni kirli mirası devam ettiler.
        Asır, basireti açık, hür düşünebilen, temiz aklı ile mukayese edebilen, adaleti şiar edinen ve ezen ile ezileni idrak edenlerin asrıdır.
        Asır, dünya mustaz’afların, istikbara galip geleceği asırdır.
        Asır, ilmin, irfanın, uyanışın kapkara cehalete ve sömürüye dur diyecek asırdır.
        Asır, ahmaklaştırılmış kitlelerin kıyam asrıdır.
        Ve asır, İlâhî ve nebevî İnkılabın Doğusuyla, Batısıyla beraber hâkim kılacağı asırdır!
        Dünya emperyalizmi ve suskun Ehl-i Sünnet istemese de, yeryüzünde sâlih kullar varis olacaklardır!
         Yemin olsun, biz Zikir’den sonra Zebur’da da: “Şüphesiz Arz’a salih kullarım varis olacaktır” diye yazdık. (Enbiyâ 21: 105)

       Ahmet Muhtar
 
Tagged
Ahmet Muhtar
Comment